Sunuş

Değerli Üyelerimiz...

ODTÜMİST'den Haberler

Söyleşi-Gezi-Etkinlik

Burstan Haberler

ODTÜ Uzaktan Eğitim Süreci Araştırması

Söyleşi

Eski Rektörlerimizden Süha Sevük ile Söyleşi

Nezih Yaşar (IE’82)

ODTÜ'den Haberler

Çevrimiçi Buluşma & Covid-19 Aşı Çalışmaları

Söyleşi

Derneğimiz kurucularından Altan Lostar ile Söyleşi

Oya Tığlı (SOC’83), Uğur Ayken (ME’76)

Burstan Haberler

Her destek, kocaman bir gülümseme demek

#odtülüyalnızdeğilsin

Olağanüstü günlerde dayanışma

Güncel

Korona Dersleri: Ya hep beraber ya hiç birimiz!

Dr. A. Adnan Akçay (SOC'80)

Güncel

Covid-19: Ne Yapmalı?

Prof. Dr. Erol Taymaz (ME'82, ECON'85 MS)

Güncel

Geçmişten Geleceğe Küresel Kriz ve COVID-19

Mertkan Akay (ME'78)

Enerji

Ham petrol fiyatı “eksi” olur mu?

Sacid Aker (ChE'80)

Anma

Anılar Belleğimizin Bekçileridir

Bir Tayfur Cinemre kitabı

Arkeoloji

Kültepe Tabletleri Işığında...

Onur Doğan (CE'06)

Mentorluk

Beşinci yılında ODTÜMİST Mentorluk Programları

Felsefe

Korona günlerinde felsefe

Fotoğraf Çalışma Grubu

Karantinayı fotoğraflamak…

Edebiyat

Roman Serüvenim

Sevim Reşat

Edebiyat

Sergey Dovlatov

Hakan Sapmaz (ADM'85)

Burstan Haberler

Destekçilerimiz

Arkeoloji

Kültepe Tabletleri Işığında...

Onur Doğan (CE'06)

Anadolu’dan Mektup Var: Kültepe Tabletleri Işığında Anadolu’da Eski Çağ Yaşamı

 

Kayseri il merkezine 24 km uzaklıktaki Kültepe yerleşimi Anadolu’da Tunç Çağı yerleşimlerinin en ünlülerinden biri olup, Hititlerden hemen önceki Anadolu tarihine ışık tutan tabletleriyle tanınıyor. Öyle ki Kültepe Tabletleri 2015 yılında UNESCO Dünya Belleği listesine alınmıştır. Bu yazıda Kültepe’yi ve Anadolu’nun en eski yazılı belgeleri olan Kültepe Tabletlerini tanıtmak istiyoruz.

 

Eski adı Kaniş (ya da Kanesh) olan Kültepe kentinde 1925 yılında, Hitit Dilini de çözümleyen B. Hrozny başkanlığında ilk kazılar başlamıştır. 1948 yılında Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nden Tahsin Özgüç Başkanlığında bir kazı heyetince sürdürülen kazılarda M.Ö. 3. Binyılın ilk yarısından itibaren yerleşim gösterdiği tespit edilmiştir.  Kültepe (Kaniş) kentini önemli kılan özelliği, bir Mezopotamya uygarlığı olan Assurların Anadolu’da kurmuş oldukları ticaret ağı kolonilerinin, yani Karumların Anadolu’da merkezi konumunda olmasıdır. Bu organize ticaret dolayısıyla Anadolu’ya yazının da geldiği dolayısıyla tarihin başladığı bu önemli dönemden kalan Assur çivi yazısı ile yazılmış tabletler dönemin siyasi ve hukuki ilişkileri yanı sıra sosyal yaşam ve aile ilişkilerini de gözler önüne sermektedir. Özetle Anadolu’da tarihin başladığı yer olarak tanımlanabilmektedir.

 

Literatürde Kapadokya tabletleri olarak da geçen Kültepe-Kanesh tabletleri; siyasi antlaşmalar, her türlü ticari belge, senet, noter işlemlerine ait belgeler, mahkeme kayıtları, evlilik ve boşanma belgeleri, vasiyetnameler ve kişisel mektupları da içeren yaklaşık 23.500 tabletten oluşmaktadır. Bunlardan sadece yüzde 25’inin okunabildiğini belirtmeliyiz. Boyutları genellikle 2x3 cm’den 20x10 cm’ye kadar değişen, kare veya dikdörtgen formdaki bu tabletlerin üzerine yazı, tabletlerin hammaddesi ıslak kilin plastik (şekil verilebilir) özelliğinden yararlanılarak sivri uçlu bir kamış vasıtasıyla kolaylıkla yazılabiliyordu. Islak (yumuşak) kil tablete önce satırlar çiziliyor, ardından bu satırlara çivi yazısı metinler yazılabiliyordu. Yazım işlemi tek seferde yapılıp genellikle tabletler güneşte kurutuluyordu.

 

Resim 1. Kültepe (Kaniş) Yerleşimi Girişi

Resim 2. Kültepe (Kaniş) Aşağı Şehir Yerleşimi, 2015 ODTÜ Arkeoloji Topluluğu Tim Gezisi

Resim 3. Kültepe (Kaniş) Tabletleri (Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2016)

 

Aslında bu yazı tipine çivi yazısı denmesi yazı yazarken çivi kullanıldığı anlamına gelmemektedir. Bu tanımlama metinleri oluşturan işaretlerin (ideogram) çiviye benzetilmesi sebebiyle yapılmıştır. Ele geçen metinlerin çoğunlukla Eski Assurca yazıldığı söylenebilmektedir. O dönemde tüccarlar bu tabletleri çoğu zaman ahşap raflar üzerindeki kutularda ya da sepetlerde, bazen de yerde duran büyük çanaklarda muhafaza ederlerdi.

 

Tabletlerde ilginç bir detay özellikle mektup, mahkeme kararları veya kontratların genellikle zarfa konulmuş olmasıdır. Kâğıdın henüz bilinmediği bir dönemde ikinci bir kil katman şeklinde uygulanarak kurutulan zarfların varlığı oldukça şaşırtıcıdır. Yandaki fotoğrafta Anadolu Medeniyetleri Müzesinden, Kültepe’ye ait zarfında bir mahkeme kararı görülmektedir (Resim 4).

 

Resim 4. Kültepe (Kaniş) Tabletlerinden zarflı bir Tablet Örneği (Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2016)

Resim 5. Kültepe (Kaniş) Tabletlerinden Akad’lı Sargon Tableti (Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2016)

Resim 6. Kültepe (Kaniş) Tabletlerinden bir örnek (Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2016)

 

Tabletlerin en tanınmışlarından biri Akad’lı Sargon’a ait bir tablettir. (Resim 5) Şu an Anadolu Medeniyetleri Müzesinde bulunan ve M.Ö. 19-18 yy’a tarihlenen bu tablette daha önceki dönemde yaşamış Akad devletinin kurucusu Sargon’a ait (M.Ö. 2334-2279) Eski Assur lehçesiyle yazılmış metinler bulunmaktadır. ‘’Kral Sarrukin, Akad Kralı, dört cihanın kralı, kuvvetli kral’’ sözleriyle başlayan tablet Akad’lı Sargon’un seferlerini anlatmaktadır. Kendi döneminden önceki bir dönemi anlatan bu tablet adeta bir tarih kitabı niteliğinde.

 

Kültepe tabletlerinde çoğunlukla ticari faaliyetlerle ilgili yazışmaların ve hukuki belgelerin bulunduğunu biliyoruz. Bununla birlikte metinler içinde özel mektupların da olması o dönemki yaşama ve insan ilişkilerine dair pek çok bilgiyi de bizlere aktarmaktadır. Kültepe’deki Tüccar kocaya bir sitem mektubuyla yazımızı bitirelim. İçinde görümceye duyulan kıskançlık ve vergi kaçırma çabası da var… Yaklaşık 4000 yıllık bu metinlerin günümüz Anadolu insan ilişkilerine yakınlığı gerçekten ilgi çekicidir.

 

 

Lamassi’nin Mektubu (MAH.16-209) (Darga,2013):

 

Pusu-ken’e yazar ve şöyle konuşur Lamassi:

Biliyor musun insanlık ne kötüleşti. Kardeş kardeşi yiyecek. Herkes komşusunu yutmaya çalışıyor. Buraya (Asur şehrine) gelme şerefini bize lütfet. İş mecburiyetlerini kopar (kes). Küçük kızı tanrı Assur’un kucağına yerleştir. Ah! Şehirde (Assur’da) yün çok pahalı. Parayı (gümüş) bana göndereceğin zaman, 1 mina gümüşü yünün içine yerleştir. Vergi için bana yolladığın 1 mina gümüşü kontrolörler istediler. Ben senin için korkuyorum, fakat ben onu daha vermedim. Onlara şöyle dedim: Limu* benim evime gelsin gerekirse evi götürsün.

Kız kardeşin hizmetçi kızlardan birini satışa çıkarttı. Onu ben 14 şekel’e aldım. Kız kardeşin Sallim-ahum sen gittiğinden beri iki ev inşa ettirdi. Acaba biz ne zaman bunu yapacağız? Hiç mi? Assur-malik’in sana daha evvelce getirdiği kumaşlara gelince, parasını niye bana yollamıyorsun?

---

*Limu: Seneye adını veren yüksek devlet adamı

 

—————

Kaynakça: Darga A.M. "Anadolu’da Kadın’’ 2013, Yapı Kredi Yayınları