Sunuş

Dijital Baraka ile Merhaba

Uğur AYKEN (ME '76) Yayın Kurulu Üyesi

ODTÜ'den Haberler

ODTÜ Teknokent Bilişim İnovasyon Merkezi Açılışı

OHAL Koşulları Altında Gerçekleştirildi

Ekonomi

2019’a Girerken Krizin Seyri

Mustafa SÖNMEZ (BA ’78)

Maraton

40. İstanbul Maratonu

Maraton Çalışma Grubu

Maraton

40. İstanbul Maratonu

Maratonculardan Mesajlar

Maraton

40. İstanbul Maratonu

Maraton Kardeşlerimizden Mesajlar

Güncel

Akademisyen Yargılamaları

Haldun Gülalp (Econ '72) Savunması

Siyaset

68'den bu yana

Yaşar Morpınar (ChE '78)

Siyaset

’68 den ’78 e ODTÜ 

Tayfur Cinemre (ME ’78)

Kent

Sayfiye Adaları ve Faytonlar

Halim Bulutoğlu (Math '79)

Gezi

Şu anda ve St. Petersburg’da!

Esin Saraçoğlu (Soc '07)

Fotoğraf Çalışma Grubu

Ayın Fotoğrafı Yarışması-Kasım

Derleyen:Alper BAYSAL

Edebiyat

Sahra 1911

Ayşe ÖVÜR

Edebiyat

Av - Yön Bulucu

Yurdagül Şahin (CHE '88)

Burstan Haberler

Yeni Bursiyer Görüşmeleri

Mentorluk Tanışma Kahvaltısı

Burstan Haberler

Unutulmaz İnşaat Hocalarına Bir Vefa Örneği

Zekai Akbay Burs Fonu

Burstan Haberler

KÖPRÜden Haberler

Projeler-Koordinatörler

Burstan Haberler

Destekçilerimiz

Burs Havuzu Çalışma Grubu

ODTÜMİST'den Haberler

Söyleşi-Gezi-Etkinlik

Gezi

Şu anda ve St. Petersburg’da!

Esin Saraçoğlu (Soc '07)

Rusya’nın ikinci büyük kenti St. Petersburg bir adalar, kanallar ve köprüler şehridir. Kurucusu Büyük Petro tarafından Rusya'nın Avrupa'ya açılan kapısı olarak ve Avrupalı bir kent gibi tasarlanmıştır. 18. yüzyıl başında adeta yoktan var edilmiş bu şehir, o dönem pek çoklarına gerçekleştirilmesi imkânsız çılgın bir proje gibi görünmüş olsa da günümüzde dünyanın en güzel şehirlerinden birisi kabul edilmektedir. 

Mavi Köprü(Moika Nehri) - Mariinsky Sarayı     Fotoğraf: Natalia Sitkina

St. Petersburg sayısız köprüsü ve denize yakınlığıyla Venedik'e, kuzeyin sisleri nedeniyle Londra'ya, kanallarıyla Amsterdam'a, hatta sanat ve kültür hayatıyla Paris'e benzetilir. Barok ve neo-klasik mimarinin mükemmel bir örneği kabul edilir. Şehirde onu adeta hac yerine çevirmiş olan Ermitaj da dahil 100'ü aşkın müze bulunmaktadır. 

Devasa koleksiyonuyla dünyanın en büyük müzesi Ermitaj 1764'te Çariçe Yekaterina tarafından kurulmuştur. 1852'den bu yana ziyarete açıktır. 3 milyon esere ev sahipliği yapan müzede, bu eserlerin ancak bir bölümü sergilenmektedir. Mısır antikaları, dekoratif sanatlar, porselenler, nümizmatik koleksiyonu... Dünyadaki en büyük resim koleksiyonu da Ermitaj’dadır. Özelikle Monet, Van Gogh, Picasso, Matisse ve Cézanne’ın eserleriyle empresyonist ve post-empresyonist sanat koleksiyonu, St. Petersburg’a gitmek için başlı başına bir neden olarak görülebilir.

St. Petersburg; tarihi merkezi ve anıtlarıyla UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne alınmıştır zira UNESCO’ya göre: (1) şehrin kent planının ahengi ve icra hızı eşsiz bir sanatsal başarıya işaret etmektedir; (2) 18 ve 19. yüzyıllarda Rusya ve Finlandiya'daki mimari ve anıtsal sanatların gelişiminde St. Petersburg tasarımlarının büyük etkisi olmuştur; (3) Peterhof Sarayı ve Çar Köyü'ndeki Yazlık Saray barok imparatorluk yapılarının önde gelen örnekleridir ve St. Petersburg kentinin mimarisi bir bütün olarak barok ve neo-klasik başkentlerin en mükemmel örneğidir; (4) St. Petersburg iki kez doğrudan ve somut olarak evrensel önem taşıyan hadiselerle ilişkilenmiştir; birincisi bizatihi St. Petersburg kentinin 1703-1725 tarihleri arasındaki inşası ve ikincisi Ekim Devrimi. Ekim Devrimi’nin tarihi önemi malum fakat St. Petersburg’un kuruluşu neden evrensel öneme sahip diye sorulacak olursa, şehrin kuruluşunun Rusya'nın batı dünyasına açılmasını ve çarlar imparatorluğunun uluslararası sahnede yerini almasını sembolize ettiği söylenebilir. 

Başlangıçta neden çılgın bir proje gibi görülmüştür? 1700-1721 yılları arasında devam eden İsveç ve Rusya arasındaki uzun savaş sırasında, yani bu toprakların Rusların elinde kalıp kalmayacağı bilinmezken temeli atılmıştır. Şehrin üzerinde kurulduğu topraklar koca bir bataklık alandır ve ülkenin geleneksel merkezi olan Moskova'ya kuş uçuşu uzaklığı 600 km.'den fazladır. Çok miktarda kaynak gerektiren, tehlikeli bir projedir ancak yenilikçi ve Rusya’ya denizlerin kapısını açmaya kararlı bir çar olan Petro nihayetinde başarılı olacaktır. 

Yeni şehir, Rusya’ya denizlerin kapısını açacaktır çünkü alçak tayga arazilerinin ortasında, Finlandiya Körfezi'nin doğu ucunda, Neva Nehri kıyısında, nehir deltasının oluşturduğu adalar boyunca uzanacak şehrin 40 km. doğusunda kalan Ladoga Gölü Avrupa'nın en büyük tatlı su kaynağıdır ve daha önemlisi Neva Nehri vasıtasıyla Finlandiya Körfezi'ne dökülen bu göl seyre uygundur. Baltık Denizi'ni Volga Nehri'ne, dolayısıyla Rusya'nın iç bölgelerine bağlayan, önemli bir ticaret yoludur. 

Petro Yeni kenti inşa etmek üzere, Rusya genelinden ve yabancı ülkelerden mühendisler, mimarlar, zanaatkarlar ve sanatçılar getirmiş, soylu ve tüccar sınıf mensuplarını yeni kente taşınmaya zorlamıştır. Belirli bir zenginliğe sahip her vatandaş, kuzeydeki yeni şehre ev yaptırmak zorunda kalmıştır. 

Şehirde içme suyu yoktur, yazın çok sıcaktır ve sivrisinekler aman vermez, bataklığın kışları ölümüne soğuktur. Bölgede taşkın tehdidi vardır. Tanrının unuttuğu bu yere, kimse gönüllü olarak gelmek istememiştir ancak Puşkin'in Petro için söylediği gibi “onun iradesi kaderdir” ve İsveç ile savaş devam ederken 1712'de, başkent Moskova'dan bu yeni şehre taşınmıştır.
     
Kuruluşu izleyen 20 yıl zarfında, Rusya kaynaklarının çok büyük bir bölümü kentin gelişimine aktarılmıştır. Öyle ki ülkenin başka herhangi bir yerinde taş kullanarak inşa çalışmasına girişmek yasaklanmış, ülkedeki tüm taş işçileri kente toplanmıştır. Petro'nun taştan yapılarla modern bir kent yükseltme hayali ilginç bir vergiye de yol açmıştır. Şehre giriş yapacak her at arabası belirli sayıda taş getirmek zorunda kalmıştır. Bir başka ilginç vergi de gemilere uygulanmıştır. Limana yanaşan her gemi birkaç ton toprak getirmek zorundadır ki bataklıklar kurutulabilsin.

Yeni başkentin inşası köylülük üzerinde de büyük bir yük oluşturmuştur. Kentin inşası için ülkenin dört bir yanından yola çıkan serfler kendi aletlerini getirmek zorunda kalmış, yüzlerce kilometrelik yol için yemeklerini de kendileri hazır etmişlerdir. Askerlerin gözetiminde Petersburg'a ulaşan köylülerin yolda soğuktan ölmemiş olanlarını, ağır çalışma koşulları ve salgın hastalıklar karşılamıştır. Bu zorlu koşullarda en az 30 bin işçinin öldüğü düşünülüyor... St. Petersburg'un temeli insan kemikleriyle doludur, denir. Geniş Paris caddeleri, İtalyan sarayları altında, Rus köylüleri ile İsveç savaş esirlerinin kemikleri yatmaktadır!  
 
İşte böyle çılgın bir proje olarak tasarlamış St. Petersburg, Rusya İmparatorluğu'na iki yüzyıl başkentlik etmiştir. Onu Avrupa'nın büyük güçleri arasına sokmuştur. Donanması, deniz ticareti, yüksek kültürü, üniversiteleri, Avrupa'nın büyük sanayilerinden biri... Ve radikal bir toplumsal hareketlilik. 19. yüzyılın ikinci yarısında St. Petersburg'un sergilediği görüntü budur ve bu görüntü o dönemde hala geri kalmış bir tarım ülkesi olan Rusya'nın geri kalanıyla keskin bir tezat içindedir. Tam da bu tezat St. Petersburg’u yüzyıl başında 1905 Devrimi'nin, ardından 1917’de Büyük Ekim Devrimi'nin sahnesi yapmıştır. 

Leningrad adını taşıdığı dönemde, insanlık tarihinin en korkunç kuşatmalarından birisine göğüs germiştir. II. Savaş sırasında, 8 Eylül 1941 ile 27 Ocak 1944 tarihleri arasında 872 gün kuşatma altında kalan şehir, teslim olmamıştır. Artık Leningrad ismini terk etmiş olsa da savaşta sergilediği kahramanlığın hafızalardan silinmesi mümkün değildir.

300 yıllık tarihinde kentin sokaklarını arşınlamış dehaların sayısı da hiç az değil. Suç ve Ceza, Budala, Ezilenler ve Beyaz Geceler bu kentte yazılmıştır. Rimski-Korsakov St. Petersburg Konservatuarı'nda 37 yıl profesörlük yapmıştır. Puşkin son düelloya bu şehirde girmiş, Mendeleev periyodik cetveli St. Petersburg İmparatorluk Üniversitesi'nde çalışırken formüle etmiştir. Lenin, devrimden hemen önceki yaz aylarında burada saklanmış, Devlet ve Devrim eserini burada kaleme almıştır.

Lenin'in saklandığı ev-Razliv Gölü    Fotoğraf: Cem Kılınç

Kentin biraz dışında Razliv Gölü kıyısında, Bolşevik Partisi’nin yeraltına çekilmek zorunda kaldığı Temmuz günlerinde Lenin’in saklandığı, Devlet ve Devrim eseri üzerine çalıştığı yerleri gezerken, tayga bitki örtüsünün ve gölün verdiği sükûnet duygusu sayesinde insan bir kaçağın ayak izlerinde kapılabileceği gerginlikten eser duymuyor. 

Şehirde Ekim Devrimi’nin izleri sürülebilecek o denli çok nokta var ki… 

Ekim Devrimi’nin komuta merkezi Smolni Enstitüsü sarı, sakin bir bina ama önünden geçerken Lenin’in müthiş bir özgüvenle ve oldukça keyifli durmadan talimat yağdırdığını, koridorlardaki itiş kakışı hissedebilirsiniz. 

Devrimin başlangıcını müjdeleyen top atışının yapıldığı Aurora Zırhlısı, günümüzde Ermitaj Müzesi’ne ev sahipliği yapan geçici hükümetin son sığınağı Kışlık Saray’ın tam karşısında. Onu görür görmez top atışının ülkeyi harap eden savaştan çıkma cesareti gösteremeyen sosyal demokratları nasıl titrettiğini hayal ediyor insan. 

Ermitaj Müzesi(Kışlık Saray)-Aurora Zırhlısı  Fotoğraf: Cem Kılınç

 

Lenin’in Şubat Devrimi sonrası ülkeye giriş yaptığı Finlandiya Garı çıkışında, Lenin’in Şubat Devrimi sonrasında ülkeye dönüş yaptığı sırada, onu karşılayan kalabalığa hitaben yaptığı konuşma anını ölümsüzleştiren bir anıt bulunuyor. Anıtın karşısına geçtiğinizde, dönemin tüm milliyetçi hezeyanlarına karşın “Avrupa’nın işçileri birbirlerine silah doğrultmamalı, Rusya derhal savaştan çekilmeli” diyen Lenin’in sesi kulağınızda çınlıyor adeta. 

Finlandiya Garı Fotoğraf: Cem Kılınç

 

Sözün özü St. Petersburg gezilip görülecek başlıca dünya kentlerinden birisi. Kentin bulvarlarını, sokaklarını adımlarken bir yandan Ekim Devrimi’nin ayak izlerini takip etmek, öte yandan ilginç kuruluş öyküsünü uzak ama kuşaklar boyu ilham verebilecek bir masal gibi hafızada çevirip durmak eşsiz bir tecrübe. Çünkü geçmişte kalmış her iki olay da insanın ileriye atılma öyküsünün parçaları. Hele devrim hala o kadar genç ki adeta yarına ait… St. Petersburg insana dünle yarının buluştuğu, insanın nadiren kapılabildiği bir şu anda olma duygusu veriyor. Şu anda ve St. Petersburg’da!